1. Skip to Menu
  2. Skip to Content
  3. Skip to Footer

Güney Kore'yle Nükleer Anlaşma Stratejik Bir Hamle

Share

Güney Kore ile imzalanan nükleer enerji alanında işbirliği anlaşması Türkiye için enerji kaynaklarını çeşitlendirmek yolunda atılmış önemli olduğu kadar stratejik bir adım olarak görülüyor.

Mersin Akkuyu’ya nükleer santral yapılması için Rusya ile görüşmeler sürerken, Sinop’a kurulması planlanan ikinci nükleer santral için de Güney Kore ile işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Rusya’nın Türkiye’nin enerji tedariki üzerindeki hakimiyeti bir dereceye kadar kırılmış oldu. Türkiye’nin nükleer enerji alanında uzman isimleri de bu anlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını dile getirdi. Uzmanlar, Güney Kore’yle sağlanan işbirliğini enerji bağımsızlığı yönünde atılmış önemli bir stratejik adım olarak değerlendirdi.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Nükleer Enerji Uzmanı Necmi Dayday, Sinop’ta inşa edilecek nükleer santral için Güney Kore’yle sağlanan anlaşmanın en önemli avantajının bağımlılıktan kurtulmak ve kaynak çeşitliliği yaratmak olduğunu söyledi.

Türkiye’nin özellikle doğalgaz tedarikinde Rusya’ya büyük oranda ihtiyaç duyduğunu belirten TASAM uzmanı, “Nükleer enerji alanında da Rusya tek söz sahibi olursa Türkiye’nin bu ülkeye enerji arzındaki bağımlılığı yüzde 75’i bulurdu” dedi.


“YENİ TEKLİFLERE AÇIĞIZ”

Dayday, bu kadar büyük bir bağımlılık halinde enerji kaynağının alternatifi olmadığı için Türkiye’nin fiyat serbestliğinin ortadan kaldıracağının altını çizerek, Ankara’nın bu bağlılıktan kurtulma çabaları gösterdiğini savundu. Dayday, daha önce hükümetten yapılan açıklamalarda “yeni tekliflere açığız” mesajının verildiğini hatırlattı.

Son dönemde Rusya ve Türkiye’nin enerji alanında artan işbirliği hem yerli hem de yabancı uzmanlar tarafından eleştiriliyordu. Moskova’nın Ankara üzerinde hakimiyet kurduğuna işaret eden uzmanlar, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığının tehlikeli boyutlara ulaştığını savunuyordu.

ABD’li bağımsız istihbarat ajansı G2 Bulletin, geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir raporunu bu konuya ayırmış ve “Moskova Ankara’yı avucunun içine aldı” uyarısını yapmıştı. Raporun yazarı Joseph Farah, bu bağımlılık hali dolayısıyla Rusya’nın Ankara üzerindeki siyasi yaptırım gücünü de artırdığını belirtmişti.

 

RUSYA’YLA İMZALANANDAN FARKLI

Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Vural Altın Güney Kore’yle imzalanan anlaşmayla Rusya-Türkiye arasındaki sürecin farklı olduğuna dikkat çekerek, “Rusya yerine Güney Kore’ye mi bağımlı olacağız?” endişesinin yersiz olduğunu ifade etti.

Altın, Akkuyu’yla ilgili olarak geçmişte Rusya’yla imzalanan ancak sonrasında iptal edilen anlaşmanın bir satın alma anlaşması olduğunu hatırlatarak, “Ruslar nükleer santrali inşa edip işletecekler, üretilen elektriği de TETAŞ’a (Türk Elektrik Ticaret A.Ş.) satacaklardı. Fiyatlar çok yüksek olduğu için yapı değiştirildi ve Türkiye de ortak oldu. Güney Kore’yle söz konusu anlaşma ise fizibilite, altyapı incelemesi gibi konularda işbirliğini öngörüyor” dedi.

Altın, “Bu Sinop’ta inşa edilecek bir santralin ilk adımıdır ancak çocuk daha küçük o yüzden konuşmak için erken” dedi.

 

KENDİ TEKNOLOJİMİZİ ÜRETEBİLECEĞİZ

Uzmanlar Güney Kore’yle temelleri atılan işbirliğinin sonucunda Türkiye’nin orta ve uzun vadede kendi nükleer teknolojisini geliştirebilecek duruma gelebileceğinin de işaretlerini verdi.

Anlaşmanın, Güney Kore’den Türkiye’ye teknoloji transferini de öngördüğünü belirten Dayday, “Güney Kore de 30–35 yıl öncesine kadar bu teknolojiye sahip değildi ancak bugün nükleer enerjiyi ihraç eder bir konuma geldi. Bu, Türkiye için doğru bir örnek” dedi.

Altın da Türkiye’nin önümüzdeki 10–15 yıl içerisinde kendi kendine nükleer enerji sistemleri geliştirecek bir duruma gelebileceğini belirtti, ancak bu durumun enerji bağımlılığının tamamen aşılması anlamına gelmeyeceği yönünde uyarı yaptı.

 

“YENİLENEBİLİR ENERJİ YETERSİZ”

Altın, “Güney Kore elindeki nükleer teknolojisinin yüzde 98’ini kendisi üretiyor, yüzde 2’sini ABD’den alıyor. Ancak bu yüzde 2’lik kısım olmazsa o santrallerin işletilmesi mümkün olmaz” dedi.

Öte yandan, Türkiye’nin enerji kaynakları açısından yetersiz olduğunu hatırlatan Altın, “Yenilenebilir enerji kaynakları bir alternatif olarak sunuluyor ama sadece rüzgarla ya da dalgayla Türkiye’nin ihtiyacının karşılanması mümkün değildir. Hem bu kaynakların bir sürekliliği yok hem de mevcut altyapılarla alternatif enerji kullanılamaz” dedi.

Sevin Turan / PLANET - Hürriyet İnternet

 

FacebookTwitter