1. Skip to Menu
  2. Skip to Content
  3. Skip to Footer
Share

“Gelişmekte Olan Ülkelerde Nükleer Teknoloji Transferi” Çalıştayı

19 Eylül 2006 tarihinde, İstanbul Topkapı’da bulunan Barcelo Eresin Otel’de TASAM tarafından Türk bilim insanları ve nükleer teknolojiye sahip Güney Kore ve Pakistan gibi ülkelerin bilim insanlarının da katıldığı “Gelişmekte Olan Ülkelerde Nükleer Teknoloji Transferi” konulu bir çalıştay düzenlenmiştir.

teknoloji_transferi

Prof. Dr. Şarman Gençay başkanlığında sürdürülen çalıştayın konuşmacıları arasında Kore Bilim ve Teknoloji Akademisi Başkanı, Bilim ve Teknoloji Eski Bakanı Prof. KunMo Chung, Güney Asya Stratejik Dengeler Ünitesi Direktörü olan Maria Sultan, Güney Kore Atom Enerjisi Araştırmaları Enstitüsü Danışmanı ve UAEA Nükleer Güç Bölümü emekli Direktörü Dr. Poong Eil Juhn, Kazakistan Nükleer Fizik Enstütüsü Danışmanı, Prof. Dr. Gadlet Batyrbekov, ÇNAEM Nükleer Mühendislik Bölümü Emekli Başkanı Dr. Ulvi Adalıoğlu, Dr. Necmi Dayday, NÜKTE (Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu) kurucusu Adil Buyan yer almıştır. “Nükleer Teknoloji Transferi” konusunda gelişmekte olan bazı ülkelerin nükleer enerji konusundaki plan ve stratejileri ile enerji politikalarındaki eğilimlerin öğrenilmesi amacıyla düzenlenen çalıştayda nükleer santraller kurarak enerji üreten ülkelerin nükleer teknoloji transferi için nasıl bir yol izledikleri ve Türkiye’nin bu uygulamalar ışığında nasıl bir nükleer enerji programı oluşturabileceği konularının üzerinde durulmuştur. Nükleer enerji üretiminin ve dolayısıyla nükleer teknoloji transferinin Türkiye için bir gereksinim olduğu belirtilmiştir.

Nükleer enerji konusunda uzmanlarınca verilen bilgilerin yayın organları aracılığıyla yayılmaması, hatta tam tersine, pek çoğu konunun gerçek uzmanı olmayan kişilerin görüşlerine geniş yer verilmesinden dolayı kamuoyunda nükleer enerji karşıtı bir hava estirilmesi, nükleer santral inşa eden ülkelerden özellikle “nükleer silah sahibi olan” ülkelerin bu teknolojinin kendi kontrolleri dışında yayılmaması için gösterdiği gizli ve açık faaliyetler ile gerekli hükümet desteğinin sağlanmaması bu etkenlerin en önemlilerinden birkaçı olarak ortaya konmuştur. Çalıştayda nükleer enerji konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiş Güney Kore, Pakistan gibi ülkelerin yaptıkları çalışmaları ve tecrübeleri ilk elden öğrenmek imkanı sunulmuştur. Tebliğlerde ve yapılan konuşmalarda Türkiye’nin nükleer enerjiye dönük teknoloji transferine yönelik birçok açılım ortaya konmuştur.

nukleer_konusmaci

Yeditepe Üniversitesinden Prof. Dr. Şarman Gençay’ın başkanlığında sürdürülen çalıştayın ilk davetli konuşmacısı olan Kore Bilim ve Teknoloji Akademisi Başkanı, Bilim ve Teknoloji Eski Bakanı olan Prof. KunMo Chung konuşmasında Güney Kore’nin nükleer enerji üretimi alanında çalışmalara nasıl başladığını ve şu anda geldiği konumu aktarmıştır. Prof. Chung, özellikle nükleer santrallerin kurulmasında takip edilmesi gereken yolları, bürokratik aşamaları ve ‘’ know-how’’ transferini çok açık bir anlatımla sunmuştur. Kore’nin konuya yaklaşımının Türkiye için de iyi bir model olacağını ve Kore olarak her zaman yardıma ve iş birliğine hazır olduklarını ifade etmiştir.

bayan_nukleer_konusmaci

Çalıştaya Pakistan’dan katılan ve Güney Asya Stratejik Dengeler Ünitesi Direktörü olan Maria Sultan konuşmasında, ülkesindeki nükleer reaktörlerden ve bunların çalışma özelliklerinden bahsetmiştir. Sultan, Pakistan’daki çalışmalarının gelişimini aktarmıştır. Nükleer teknoloji konusundaki hedeflerine ulaşmak için ekonominin genişletilmesi ile devletler arasında işbirliği sağlanmasının önemine dikkat çekmiştir. 1974 yılında Hindistan’ın nükleer bomba denemesinden sonra, KANUPP nükleer santrali yapımcısı Kanada firması AECL’nin, anlaşmalara aykırı olarak, Pakistan’a her türlü nükleer yardımı durdurduğunu ve ülkesinin tabii uranyumlu nükleer yakıtları, yakıt yükleme ekipmanlarını ve başka teçhizatı geliştirmek zorunda kaldığını, bu yönde, ambargonun yararlı olduğunu belirtmiştir. İkinci güç reaktörü olan CHASHMA reaktörünü ise Çinlilerle birlikte yaptıklarını anlatmıştır.

Güney Kore Atom Enerjisi Araştırmaları Enstitüsü Danışmanı ve UAEA Nükleer Güç Bölümü emekli Direktörü Dr. Poong Eil Juhn yaptığı konuşmada; Güney Kore’nin nükleer güç teknolojisinin gelişiminde iki aşamadan geçtiğini, ilk aşamada, 70’lerde yurt dışından alınan teknolojiden, 1980’lerdeki ikinci aşama çalışmaları sonucu yerli yapıma geçildiğini ifade etmiştir. Güney Kore’nin dünyadaki en büyük altıncı nükleer enerji güç konumunda olduğunu ve ülkede 26 bin nükleer uzman ve mühendis bulunduğunu ifade etmiştir.

Kazakistan Nükleer Fizik Enstitüsü Danışmanı, Prof. Dr. Gadlet Batyrbekov, güç reaktörlerinin seçimi ve bunların geliştirilmesindeki sorunlar konusunda açıklamalarda bulunmuştur. Kazakistan’da 923 bin ton uranyum rezervi olduğunu da dikkati çekerek, “karşılaştırmalı sistem analizleri” sonucunda Kazakistan’da küçük ve orta ölçekli reaktörlerin kurulmasının uygun olduğunu tespit ettiklerini belirten Prof. Batyrbekov, nükleer santrallerin elektrik enerjisi üretimine katkıda bulunup, termik santrallerin yerini alabileceğini sözlerine eklemiştir.

ÇNAEM Nükleer Mühendislik Bölümü Emekli Başkanı Dr. Ulvi Adalıoğlu ise konuşmasında, Türkiye’deki nükleer enerji çalışmalarının geçmişten ve bugüne kadar karşılaştığı sorunlardan bahsetmiştir. 1955’te ABD ile yapılan anlaşma sonrasında ülkemizde başlayan nükleer enerji çalışmalarında, Hükümetler tarafından gereken şekilde desteklenmediğinden, önemli bir ilerleme kaydedilemediğini belirtmiştir. Bilhassa, 12 Mart’tan sonra her şeyin daha da olumsuzlaştığını belirten Dr. Adalıoğlu, TAEK’in zaman içinde işlevinin önemli bir kısmını kaybettiğini, bütçesini istediği şekilde kullanamadığını, yeterli mali destek bulamadığını ifade etmiş ve en büyük eksikliklerden birinin de bu işleri tek elden yürütecek sorumlu bir Devlet Otoritesi’nin bulunmaması olduğunu söylemiştir.

Dr. Adalıoğlu ayrıca şu tespitlerde bulunmuştur: “Nükleer enerji santrali kurulmasındaki temel gaye, bu teknolojiyi kazanmaktır. Bu konuda mutlaka bir devlet politikası olmalıdır. Ülkenin koşullarına en uygun teknoloji seçilirken, bu teknolojinin mutlak suretle bilinen ve kendini ispatlamış bir teknoloji olması gerekir. Nükleer program uzun vadeli ve kapsamlı bir programdır. Program enerji üreticilerinin etkisinden uzak bir şekilde, her türlü yetkiye sahip tek bir otoritenin idaresinde hazırlanmalı ve yürütülmelidir. Yerli kaynaklara dayanan programlar, ilerleyen süreçte, ekonomiye gittikçe artan bir milli katkı sağlarlar. Yerli sanayi ile bilimsel ve teknik çevrelerin katkısının teşvik edilmesi çok önemlidir. Zira program, katılım arttıkça gelişir. Bu arada personel politikası da çok önemlidir. Yıllık programlarda, bilimsel ve teknik eğitimden geçmesi gereken insan gücü saptanarak gerekli uzman yetiştirilmelidir. Türkiye’deki uygulamalarda bu yapılmadı. 1970’lerde yapılan makro planda 1.500 uzman isteğimize karşılık bize verilen personel 250’yi geçemedi.”

Dr. Adalıoğlu, ülkemizde nükleer enerji konusuna yaklaşımın, nükleer santrallerin ihale yoluyla alınması şeklinde sürdürüldüğünü ve yapılan dört ihalenin de, bir bahane bulunarak, sonuçta iptal edildiğini, seçimin ihalelere göre değil ilkelere göre yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Sonuç olarak, ülkemizin hammadde kaynaklarına, sanayi altyapısına uygun bir nükleer teknoloji seçmesi ve bu teknoloji kazanımının da tek bir otorite altında gerçekleştirilmesi ve yürütülmesinin büyük önem taşıdığını belirtmiştir.

Dr. Necmi Dayday; Hindistan’da nükleer enerji alanında sürdürülen çalışmalardan bahsetmiş, ülkenin nükleer hammadde kaynaklarını göz önüne alarak hazırlanan gerçekçi bir plana uygun çalışmalar sonucunda Hindistan’ın, sivil ve askeri alanda, nasıl bir nükleer güç haline geldiğini anlatmıştır. Kore’de olduğu gibi Hindistan’ın da nükleer politikasının ana fikrinin ‘’kendi kendine yeterlilik‘’ olduğunu vurgulamıştır.

Nükleer konularda görevli ve sorumlu bir merkezi otoritenin varlığının önemine dikkat çeken Dr. Dayday, Türkiye’de tüm nükleer çalışmaları yürütmekle görevli bir kurum olan TAEK’e, 1982’de değiştirilen yasayla, otoritesinden çok şey kaybettirildiğini vurgulamıştır. Bunun sonucunda yetki karışıklıkları doğduğunu, kimin neyi nasıl yapacağının belirsiz hale geldiğini ifade etmiştir. Öyle ki, yasa gereği Başbakan’a bağlı olması gereken TAEK’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlandığını belirtmiştir. Arjantin ve Brezilya’daki nükleer enerji çalışmalarına da değinen Dr. Dayday, bu ülkelerdeki çalışmaların Cumhurbaşkanı’na bağlı olan Atom Enerji Komisyonları tarafından sürdürüldüğünü, Hindistan’da ise Atom Enerjisi Komisyonunun doğrudan Başbakan’a bağlı olduğunu ve bu düzenlemelerin adı geçen ülkelerin konuya verdiği öneme işaret ettiğini de vurgulamıştır.

NÜKTE’nin (Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu) kurucusu Adil Buyan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına dikkat çekmiştir. Türkiye’de 1965’lerden beri psikolojik ve sosyolojik bir hareketin yürütüldüğünden ve ülkemize nükleer enerjiye geçiş konusunda adeta örtülü bir ambargo uygulandığından bahseden Buyan, Elektrik Mühendisleri Odası ve Çevre Mühendisleri Odası gibi birçok odanın ilginç bir şekilde nükleer enerjiye karşı faaliyet yürüttüğünü belirtmiştir. Buyan, Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının ciddi bir şekilde pompalandığını ve anti nükleer lobinin çeşitli çevrelerden büyük finansal destek aldığını da ifade etmiştir.

Çalıştayın sonuç bölümünde Türkiye’ye nükleer enerji transferinin nasıl yapılabileceği konusunda katılımcılar arasında bir değerlendirme yapılmıştır. Güney Kore örneğindeki gibi bir yol izlenmesinin gerektiği belirtilerek, bu konuda siyasi iradenin varlığı ve merkezi teşkilatlanmanın önemi tekrar tekrar vurgulanmıştır.

TASAM’ın düzenlediği Nükleer Enerji Çalıştayı, dünyadaki nükleer enerji kullanımı ve teknolojik gelişiminin incelenmesi; ileri bir teknoloji olarak nükleer teknolojinin ülkemize transfer imkanlarının araştırılması ve nükleer teknolojinin sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak şekilde transferine yönelik çalışmaların nasıl yapılması gerektiği konusunda bilgiler elde edilmesi açısından çok verimli ve yararlı olmuştur.

nukleer_konferans

 

Çalıştay’a Katılan Uzman ve Akademisyenler ile Sundukları Tebliğler

 

Poong Eil Juhn

Ph.D., Senior Visiting Fellow, Korea Atomic Energy Research Institute

Korea’s Experience On Nuclear Technology Transfer,

Its Indigenous Development and Future Planning

 

Prof. Kunmo Chung

President, The Korean Academy Of Science And Technology

Korea’s Experience On Nuclear Technology Transfer

 

Maria Sultan

Director of South Asian Strategic Stability Unit

Pakistan’s Civilian Nuclear Developments And The International Context

Dokümanlar

FacebookTwitter